بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

حَتَّىٰٓ إِذَا فَتَحْنَا عَلَيْهِم بَابًا ذَا عَذَابٍ شَدِيدٍ إِذَا هُمْ فِيهِ مُبْلِسُونَ ٧٧

Sonunda onlara şiddetli bir azab kapısı açtığımızda şaşkına dönüp ümitsiz kalıverdiler

– İbni Kesir

وَهُوَ ٱلَّذِىٓ أَنشَأَ لَكُمُ ٱلسَّمْعَ وَٱلْأَبْصَٰرَ وَٱلْأَفْـِٔدَةَۚ قَلِيلًا مَّا تَشْكُرُونَ ٧٨

Sizin için kulaklar, gözler ve kalbler var eden O'dur. Ne de az şükrediyorsunuz.

– İbni Kesir

وَهُوَ ٱلَّذِى ذَرَأَكُمْ فِى ٱلْأَرْضِ وَإِلَيْهِ تُحْشَرُونَ ٧٩

Sizi yeryüzünde yaratıp türeten O'dur. Ve O'nun huzurunda toplanacaksınız

– İbni Kesir

وَهُوَ ٱلَّذِى يُحْىِۦ وَيُمِيتُ وَلَهُ ٱخْتِلَٰفُ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِۚ أَفَلَا تَعْقِلُونَ ٨٠

Dirilten de, öldüren de O'dur. Geceyle gündüzün birbiri ardı sıra gelmesi de O'nun emrine bağlıdır. Hala düşünmez misiniz?

– İbni Kesir

بَلْ قَالُواْ مِثْلَ مَا قَالَ ٱلْأَوَّلُونَ ٨١

Hayır, onlar yine de öncekilerin dediklerini derler.

– İbni Kesir

قَالُوٓاْ أَءِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَبْعُوثُونَ ٨٢

Onlar demişlerdi ki: Ölüp de toprak ve kemik yığını olduğumuzda mı, gerçekten biz mi diriltileceğiz?

– İbni Kesir

لَقَدْ وُعِدْنَا نَحْنُ وَءَابَآؤُنَا هَٰذَا مِن قَبْلُ إِنْ هَٰذَآ إِلَّآ أَسَٰطِيرُ ٱلْأَوَّلِينَ ٨٣

Andolsun ki biz, ve daha önce de atalarımız bununla tehdit edilmişti. Bu eskilerin masallarından başka bir şey değildir.

– İbni Kesir

قُل لِّمَنِ ٱلْأَرْضُ وَمَن فِيهَآ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ ٨٤

De ki: Yer ve onda bulunanlar kimindir? Biliyorsanız söyleyin.

– İbni Kesir

سَيَقُولُونَ لِلَّهِۚ قُلْ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ ٨٥

Allah'ındır, diyecekler. Öyleyse ibret almaz mısınız? de.

– İbni Kesir

قُلْ مَن رَّبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ ٱلسَّبْعِ وَرَبُّ ٱلْعَرْشِ ٱلْعَظِيمِ ٨٦

De ki: Yedi göğün Rabbı ve yüce Arş'ın Rabbı kimdir?

– İbni Kesir

سَيَقُولُونَ لِلَّهِۚ قُلْ أَفَلَا تَتَّقُونَ ٨٧

Allah'tır, diyecekler. Öyleyse sakınmaz mısınız? de.

– İbni Kesir

AYARLAR
Okuyucu